Ne zaman ki hürriyet şafağı söktü, saadet güneşi yükseldi, hayatta yeniden bir tazelik, fikirlerde bir cevelan, kanlarda bir cereyan, hissiyatta bir feveran meydana geldi. Uyuşmuş, sönmüş, donmuş olan mevcudiyetimde bir hararet, bir faaliyet hissettim. Beynimi yokladım, acaba eski çocukluk hayallerinden eser kaldı mı dedim… Neyse, şükür ki biraz kırpıntı bulabilecek kadar ümitlendim. Yaşın ilerlemesi, insanda yeni yeni emeller, yeni yeni fikirler, yönelimler, ihtiyaçlar, hele aile alemine karıştıktan sonra bambaşka hayaller, düşünceler ortaya çıkarıyor, ilk gençlik hayatının programlarında hayli değişimler, düzenlemeler oluyor. Her ne hal ise… değil mi kendimde eski emellerimden bir kısmını olsun uygulamaya imkân buluyorum, onu da nimetten saydım. Ya yaşım daha kırıkça olsaydı da kendimi vakti geçmişler zümresine, istirahate muhtaçlar listesine yazmak zorunda kalsaydım! Fakat hayat ilerledikçe projede tadilat oluyor. Dedim ki ya şimdi ben de artık sırf evlada bir hikâye olmaktan ibaret kalacak bir mazi ile iştigal etmek istemiyorum. İstiyorum ki mesaimde herkese -evet artık herkese, milletimin vatanımın menfaatlerinden bahsetmeğe, onu alenen düşünmeğe ona gerçekten hizmet etmeğe kendimde bir kuvvet, bir imkân bulabiliyorum- bir hizmet, bir fayda olsun. Ama ne kadar? Ne kadar küçük olursa olsun zararı yok: nehirler damlalardan, denizler nehirlerden meydana gelir. Abdülgani Seni YURTMAN