Ece Aksoy, ağız tadına düşkünler tarafından dünyanın hemen her yerinde tanınan bir aşçı olmasının yanı sıra son derece güçlü bir öykücü. Onun öyküleri, Sait Faik’ten başlayıp Nezihe Meriç’e, Tomris Uyar’a uzanan pırlanta yontuculuğu geleneğinin bir devamı. Rengiyle, kokusuyla, en incelikli dokunuşlarıyla, az konuşan çok şey anlatan öyküler. Aksoy, insanlar arasında o havada kalıveren, adı konamayan anları, yalnızlığı, ama her halükârda toprağa, bitkiye, bütün canlılara olan bitmez tükenmez hayranlığı anlatıyor öykülerinde. Ece Aksoy, belki hayatının öykülere kadar gelen 50 yılına bir saygı duruşu olarak; belki tat ve kokuyla öykü anlatma gücüne güvenerek her öyküye bir yemek tarifi sızdırıvermiş. Velhasıl duyulara, duygulara, akla şifa öyküler.