Ürün Açıklaması
Hükümdar, ilahi bir yetkiyle hükmeden kişi olmaktan çıkınca, hangi yetkiyle hükmettiği sorgulanmayabaşlanmıştı. Bu sorgulamaların odağında Devletin kendisi de vardı. Gerçekte ne olduğu ve Devlet adınahükmettiklerini söyleyenlerin hükmetme meşruiyetlerini nereden aldıkları sorulmaya başlayınca, böyle birmeşruiyetin olmadığını söyleyen birilerinin çıkması kaçınılmaz hale geldi. Zira Devlet'e, korunması şartıylameşruiyet kazandıran Mülkiyet artık hırsızlık olarak görülüyor ve "İnsanlar kendi özgürlüklerinin bir kısmındandevlet lehine fedakarlıkta bulunarak, devlet çatısı altında daha büyük bir özgürlüğe sahip olurlar" düsturu dareddediliyordu. Proudhon'un yaptığı tam olarak buydu. Ona göre Devlet bir köleleştirme aygıtıydı, mülkiyeti elinegeçirmiş olan hırsızlar adına ve onlarla birlikte, vergi veren, askere giden, kanunnamelere, yasalara uymasıistenen, her an ölüme hazır olması beklenen insanları köleleştiren bir kurumdu. Bu anlamda devredilenözgürlükler karşılığında alınan şey de daha büyük bir özgürlük değil daha ağır bir boyunduruk oluyordu.