Ürün Açıklaması
İbn Acîbe, Kuzey Afrika tasavvufunun önde gelen şahsiyetlerindenbiridir. Şâzelî ekolüne mensup bir sûfî olan İbn Acîbe, Hikem-i Atâiyyemüellifi İbn Atâullah el-İskenderî (v. 1309) ile Şeyh Ahmed Zerrûk (v. 1493)gibi sahasında otorite kabul edilen sûfîler silsilesinden gelen bir zâttır.Onun İslâmî ilimlerdeki derin bilgisi ile telif ettiği, şeriat ve hakîkatı buluşturaneserleri de eşsiz niteliktedir.Tasavvufî hayatın Kurân ile olan yakın bağı bu sahada yazılan tefsirlerinçokluğu ile kendini ortaya koyar. Sûfîlere göre Kurân kendini ancakyaşayanlara açan bir ilim deryası ve ilham kaynağıdır. Sülûkta kemâlâtınbir ölçüsü de müntehî sâlikin aradığı her meselenin cevabını Kurân-ıKerîmden bulabilmesidir. Bu sebeple sûfîler hem teorik hem de pratikmeselelerini Kurândan yola çıkarak çözümlemek için pek çok tefsir kalemealmışlardır. Bu gayretler arasında İbn Acîbenin tefsiri özellikle tekkehayatının pratik sorunlarına cevap verebilecek şekilde kaleme alınmış olmasıaçısından önemlidir. Müellifin âyetlerden yola çıkarak insanı hayretedüşürecek bir tefekkür ile mürid-mürşid ve müridler arası ilişkilerdekurallar vazetmesi sebebiyle eser üzerine müstakil bir çalışma yapılmasınınfaydalı olacağını düşündük ve bu çalışmayı yapmaya karar verdik.Biz bu çalışmamızı dört bölüm olarak ele aldık. Birinci bölümde İbnAcîbenin hayatı, eserleri, yetiştiği dönem ve tasavvufî şahsiyetini inceledik.Her ne kadar Gazâlî gibi keskin bir dönüşü olmasa da müellifin14 / KURÂN-I KERÎMDE SEYR U SÜLÛKzâhirî ilimlerden tasavvufî ilimlere dönüşünü, sülûk yolundaki ciddi gayretlerinionun Fehresesinden yine onun rûh dünyası ile birlikte aktarmayaçalıştık.İkinci bölümde müellife göre, seyr u sülûk sürecinin Kurân merkezindetemellendirilmesi, sülûkun makâmları ve bunların aşılmasındasâlikin dikkat etmesi gereken hususlar ele alınmıştır.Üçüncü bölümde mürşidin Kurândaki yerini, mürşide verilenKurân kökenli isimler, mürşid olmanın şartları gibi konuları ele aldık. Bubölümde İbn Acîbenin peygamberlerle alâkalı âyetleri, onların varisleriolan ulemâyı ve sûfiyyeyi merkeze alarak yorumladığını gördük.Dördüncü bölümde ise Sülûkun en önemli muhatabı olan sâlik nasılolmalıdır? sorusuna cevap verildi. Müellifimiz Kurândan yola çıkaraksâliklere muhtelif adlar vermiştir ki bunların pek çoğu başka kaynaklardarastlanmayan orijinal isimlendirmelerdir.Çalışmam esnasında yardımları dokunan tüm dostlarıma özelliklede metni gözden geçiren Prof. Dr. Ramazan Musluya, Dr. Murat Kayayave son okumayı gerçekleştiren Abdurrahman Mıhçıoğlu, M. Nedim Tanve K. Yusuf Ünala teşekkürü bir borç bilirim. Eserimizdeki başarılarAllahtan; hata ve kusurlar ise bizdendir.Süleyman DERİNKüçük Çamlıca / 15 Eylül 2012