Yazar: Yayınevi: Adalet Yayınevi
Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri, yapmakla yükümlü ol-dukları kamu hizmetlerini yerine getirebilmek için taşınmaz mal-lara ihtiyaç duyarlar. Devlet veya kamu tüzel kişileri, ihtiyaç duy-dukları taşınmazları, özel kişilerden rızaları ile satın alabilmekte ise de, bu rızai satın almalar her zaman yeterli olamamakta veya gerçekleşememektedir. Örneğin, taşınmaza malik olan gerçek veya özel hukuk tüzel kişileri, bu malları satmak istemeyebilirler. İşte bu gibi durumlarda, sınırları belirli bir hukuksal çerçeve içinde devlete, sahip olduğu kamu kudretine başvurarak, cebren mal edinme yetkisi tanınmıştır. Devlete tanınan cebren mal edinme yollarından en önemlisi ve en çok başvurulanı kamulaştırmadır. Kamulaştırma yapılmasını gerektiren durumlarda, kamu yararı (toplumun genel menfaati) ile bireysel yarar karşı karşıya gelmektedir. Çatışan yararlar nedeniyle kamulaştırma ile mülkiyet hakkı arasında doğrudan bir bağlantı bulunmaktadır. Kamulaştırma ile klasik mülkiyet anlayışında yer alan, mülkiyetin dokunulmazlığı, vazgeçilmezliği, sınırsızlığı ilkelerinden vazgeçilip, modern mülkiyet anlayışında yer alan toplum yararı ile sınırlandırılabilme ilkesinin kabul edildiği görülmektedir.
Diğer taraftan hukuk sistemi, hak sahibinin hakkını tespit ede-rek verme anlamında bilirkişilik kurumuna yönelik kuralları da düzenlemelidir. Zira bilimsel gelişmelerin, yaşamın tüm derinlikle-rine kök salarak etkilerde ve değişikliklerde bulunması nedeniyle, bilirkişilik ciddi ödevler ve işlevlerle bir hukuk kurumu olarak ortaya çıkmıştır. Bunun doğal sonucu olarak ortaya özel ve teknik bilgi ile donatılmış uzman kişiler (bilirkişiler) türemiştir. Mesleği hukukçuluk olan ve hukuk bilgi ve tecrübesini kullanan hâkimin, özel ve teknik bilgi sahibi kişilerden yararlanması da gerekmektedir. Çünkü, hâkimin hukuk bilgisi dışında başka konularda da yeterince bilgi sahibi olması her durumda mümkün değildir. Bu durum, uzmanlık alanlarının gittikçe geliştiği ve çeşitlendiği çağımızda kendini daha da belirgin bir şekilde ortaya koymaktadır. Ancak, bu halde de yargılamada son söze, bağımsız, bağımsızlığını sağlayan güvencelere sahip, Anayasanın (AY m. 9) kendisine millet adına yargı gücünü kullanma yetkisini verdiği hâkim sahiptir.
Genel anlamda bilirkişilik konusunda gerek akademisyenler gerekse uygulamacılar tarafından monografi, makale anlamında ciddi eserler verilmiş; bu alanda sempozyumlar düzenlenmiş ve bunlar yayınlanmıştır. Tüm bu olumlu gelişmelere tezat şekilde, bilirkişilik kurumu, gerek maddî (özel) hukuk gerek medenî yargı-lama hukuku gerekse diğer yargılama hukukları (ceza muha-kemesi ve idarî yargı) bağlamında uygulamada en fazla sorunu olan alanların başında geldiği yönünde kuvvetli bir anlayış bulunmakta; bu anlayış varlığını devam ettirmektedir. Diğer taraftan kamulaştırma bilirkişiliği ile ilgili olarak şimdiye kadar özel hukuk yargılama hukuku ilkeleri çerçevesinde kamulaştırmaya yönelik düzenlemeleri, uygulamayı da içeren başlı başına bir monografik çalışmanın yapılmamış olması bu çalışmanın hazırlanmasında ana etken olmuştur. Kamulaştırma bilirkişiliğinin ihmal edilen bu boyutlarına dikkati çekmek, ele alıp irdelemek, tartışmaya açmak ve bu çerçevede çözüm aranması sürecine bir nebze de olsa katkı sağlamak amacıyla bu monografik çalışma hazırlanmıştır.
Özellikler |
|
Barkod | 9786051469393 |
Katkıda Bulunanlar |
Saat 12:00'e kadar verdiğiniz siparişler aynı gün kargoda.
İletişim bölümümüzden bizlere herzaman yazabilirsiniz.
Kart bilgileriniz saklanmadan güvenli şekilde bankaya gönderilmektedir.
En iyi fiyatı sizlere en hızlı kargo ile sunuyoruz.