Bu kitap, Osmaniye Otogarında Mert’le yolları kesişen Meral’in yaşam öyküsü gibi olsa da tamı tamına öyle değil. Yolları kesişmese de Meral’in yaşanmışlığıyla benzerlik gösteren Gazaros’un yaşanmışlığı da var. Meral bir öteki, Gazaros ise başka bir öteki. Bu kelime hoşumuza gitmese de bu hep böyle olmuş. Hep birileri öbürünün ötekisi olmuş. Meral’in ailesi başka birilerinin ötekisi olurken başka birileri de Merallerin ötekisi olmuş. Gazaros’a gelince o da başka bir olay, o birilerine öteki olurken Toros Yörüklerinin hep sevdikleri olmuş, unutamamışlar Gazaros’u.
Bağırlarına basmışlar, o bizden biri demişler.
Torun Gazaros, dede Gazaros’u anlatırken milyonerlikten tehcire nasıl gönderildiler, tehcir sonrası yıllarda nasıl bir hayat sürdüler ve yoksulluk yıllarını nasıl geçirdiler…
İşte bu kitapta, dede Gazaros’la yolu kesişmese de torun Gazaros’la yolları kesişen Mert’in hayatından da kesitler bulacaksınız.
Ayrıca yıllar önce yazılmış İki mektubun bu hayatta ne denli acılara sebep olduğunu ve yıllar sonra mektubun birinin hala saklandığına da tanık olacaksınız.
Meral’in, bazen yaramazlıklarına, bazen acılarına, bazen de açlıkla mücadele ederken bile küçük de olsa mutluluğu yakalayışına şahit olacaksınız. Annesinin küçük yaşta berdel usulüyle evlendirilişini, en acısı önce ablası Mülkiye’nin Şanlı Urfa Ceza ve Tutukevinde boğularak öldürülüşünü, bu yetmezmiş gibi ağabeyi Akif’in dağa çıkmak için ne gibi hazırlıklar yaptığını, dağ için evden ayrılma aşamasında gitmemesi için günlerce onu ikna etmeye çalışan Hatice Ananın çırpınışını Akif’in Bingöl Kelaksi’de kafasına kurşun sıkılarak öldürülüşünün ailede ne denli bir acıya sebep
Olduğunu göreceksiniz. Velhasıl ana iskelet bu olsa da bazı küçük küçük betimlemeler de var. Ve ardı arkası kesilmeyen göçlerle geçmiş yaşanmışlığı anlatan bir kitap bu…