Ürün Açıklaması
İnsanın mekânla ilişkisi, varlığa, hayata ve çevreye bakışından bağımsız olmamıştır. Bir yaşama mekânı olarak şehir, modern öncesi dinamiklere göre şekillenmiştir. Bu bakımdan geleneksel şehirde mekân tasavvuru, insani varoluşun doğayla çelişkisini değil, birlikteliğini gösterir tarzda yayılmıştır. Geleneksel şehir dindarlığı, bir bakıma insan, doğa ve toplum birlikteliğini mümkün kılan mekânsal bir muhitte var oluyordu.Modern kent, insanın yalnızca mekânla ilişkisinde bir farklılaşmayı değil, insanın kendisiyle, tabiatla ve tarihle ilişkisinde de bir kırılmayı temsil eder. Kent dindarlığı, içinde geleneksel olandan nüveler taşısa da, ister istemez yeni kentsel dünyanın dinamiklerine göre bir değişim sürecinden geçmektedir.Bu kitabın temel vurgusu, dindarlığın mekânla ilişkisinde, geleneksel dindarlığın şehre ait yüzü ile modernliğin kentte tezahür eden yeni dindarlık formları arasında beliren ciddi farklılıklar üzerinedir. Bu durum kentleşme tecrübemizde, dini düşünce, zihniyet ve yaşayış bakımından hem seküler zemine sahip kentsel yaşam pratikleriyle, hem de diğer dini düşünce, grup ve anlam sistemleriyle uyumdan gerilime uzanan çatışmalı bir etkileşimi ve dindarlığın yeni görünümlerini karşımıza çıkarmaktadır.