Ürün Açıklaması
Osmanlı'nın izbe sokaklarına saptığımızda sokakta kimleri görmeyiz ki? İsyan hazırlığında olan yeniçerileri mi,hırsızları mı, sokak köpeklerini mi, işret âlemlerinin müdavimlerini mi? Gece sokakta yürüyenler karanlığınperdesi altında gözlerden ırak kalabilirdi, peki ya kulaklardan?Padişahın, deliksiz bir uykunun sadece ihtimaline sahip olabildiği gecede, yapay ışıkların nazarından, kolektifdikizden kaçan başka bir Osmanlı nizamı kurulurdu. Herkesin bilip de sustuğu, sadece karanlıkta kol gezenbaşka bir âlemdi bu. Gündüzün muktedir ve makbulü, yerini gecenin kendi muvazenesine bırakır, hiyerarşilerdeğişir, gözlerden uzak olmanın özgürlüğü, görememenin korkusuyla bir araya gelirdi. Deliksiz uykununimkânını ancak sokaktakiler belirlerdi.Başta İstanbul olmak üzere, 18 yüzyılın Osmanlı kentlerinde karanlık, gölge ve ışık farklı iktidar ilişkilerini, varolma biçimlerini ve gündelik hayatı belirleyen, görül(e)meyen ama hissedilen sınırlardı. Görülmek veyagörülmemek ait olunan sınıfa göre lüks veya tehlike unsuru olabilirdi. Bu kitabın yazarı, bu iki ihtimalinbağlama göre padişahtan sokak serserisine, evinde derin uykusuna dalan mazbut mahallelilerden bekârodalarının sakinlerine nasıl değiştiğini bizlere gösteriyor. Ayrıca, çeşitli arşiv kaynakları ve zengin edebîmetinlerle farklı toplumsal grupların karanlık deneyimlerine bir nevi “ışık tutuyor”.