Masallar, yaşam adı verilen uzun yolculuğumuzda önümüze döşenen ilk taşlar gibidir. Ne kadar uzağa gidersek gidelim, dönüp baktığımızda hâlâ orada bizi beklemektedir. Bugüne gelmemizi sağlayan da bu yolculuktaki adımlarımızı sarsılmadan atmamıza fırsat sunan da onlardır. Bir çocuğun okuduğu ve dinlediği masal taşları ne kadar sağlamsa her adımda ilmek ilmek örülen karakteri de o denli yıkılmaz olacaktır.
Eski Yunan masalcı Ezop tarafından anlatılan bu masalların her cümlesinde ayrı bir erdem, ayrı bir öğüt saklıdır. Ezop Masalları, taşların arasında; adaletin, sadakatin, cömertliğin, alçak gönüllülüğün, dostluğun ve daha birçok yüce değerin gölgesinde filizlenmiştir. Bu filizin altında; zalimlik, düşmanlık, hainlik, açgözlülük gibi alçakta bulunan tohumların büyümesine izin verilmemiştir.
Ezop Masalları; taşların arasından baş göstererek filizlenen ve yüzyıllar içerisinde dallanıp budaklanan heybetli bir ağaca dönüşmüştür. Bu ağacın dalları, birçok masalcının kalemine ilham vermiş; yaprakları, esen rüzgârlarda uçuşarak taşıdığı öğütlerle minik okurlarının evlerine girmiştir. Bakalım, sizin payınıza düşen yaprak hangi renkte olacak; hangi öğüdü içerecektir.