Ürün Açıklaması
Ben
Vatandan aldıklarımla değil
Vatana verdiklerimle doyarım.
Vatan, onu sevenler kadar güçlüdür
Buna inanırım.
Ben
Malta sürgünlerinden
1940-1950 tutuklamalarından
1970-1980 kıyımlarından
1990 katliamlarından,
2000’lerin hukuk saldırılarından gelirim.
Ben
Namık Kemal’lerden
Tevfik Fikret’lerden
Abdi İpekçi’lerden
Uğur Mumcu’lardan
İlhan Selçuk’lardan gelirim.
Yalnız
Aile büyüklerimi
Ve aydınlık insanları
Selamlarken eğilirim.
Balbay, Silivri’de “destan“lar yazdı; “esirhane“yi “eserhane“ yaptı...
Balbay’ın Zulümhane’si, Türkiye’nin “mapushane“ edebiyatındaki yerini çoktan aldı. Zulümhane’yi on binlerce kişi okudu.
İlk “Silivri“ kitabında Balbay tutukluluk anılarını anlatmıştı. Yaşanan sürecin kabullenilemezliğini, akıldışı hukuksuzluğu satırlarına aktarmıştı.
O satırların ardından, bu kez de dizelerde hayat bulan bir kitap var karşımızda.
Balbay Silivri zindanında, bu kez bir başka destan yazdı. Acıyı bal eyledi; güzelim Türkçesiyle, muzip üslubuyla, “mapusların“ yaşadığı zulmü güle oynaya kâğıda döktü; hep yaptığı gibi, okurlarından “yazı yolu“ndaki sürprizlerini esirgemedi...
Şimdi okurları da Balbay’a bir sürpriz yapıyor. Düşünüyorum O Halde Sanığım kitabının koynunda kanatlanmaya hazır bekleyen güvercini, ayağına bağladığı mesajla Silivri’ye uçuruyor.
Mapusta “günler ağır, seneler çabuk geçer“ derler. Varsın günler ağır geçsin, Balbay’a her gün okuya okuya bitiremeyeceği kadar posta uçacaksa eğer...
Zaten nedir ki özgürlük? Sırça köşklerde oturup da günden güne zalimlikle erimek mi... Yahut dört duvar arasında dimdik durup, seni özleyen binlerce yürekle devleşmek mi...
Bitmedi! Asıl şimdi başlıyor. Bu coğrafyaya özgürlüğün ne demek olduğunu öğretmek gibi bir derdimiz var.
Değil mi?
(Tanıtım Bülteninden)