İbn Haldun, İslâm düşünce hayatının belli başlı isimlerindendir.
Fikir olarak kimseye bağlı kalmamış ve kendisinin de iddia ettiği gibi, “orijinal” olması için tenkidî eserler ortaya koymuştur.
İbn Haldun’un yaşadığı dönemi, bugünle kıyaslayarak eserini değerlendirmemek gerekir.
İbn Haldun ilim için, Endülüs’ten çıkarak, Fas’a, Tunus’a ve Mısır’a gitmiştir.
İbn Haldun’un dikkat çeken bir hususu, İslâm dışı kaynaklardan ulaşabildiklerini kullanmasıdır. Zamanının bütün ilmî gelişmelerinden haberdar olduğu görülmektedir.
İbn Haldun bir tarih felsefecisi ve sosyal tarihçidir. Ümran ilmi adını verdiği ilimle tarihî olguları çeşitli sebeplerin birbirine etkisiyle açıklamaya çalışmıştır.
Mukaddime’de devletlerin yükselmesi ve bozulmasının sebeplerini ampirik verilere dayalı bir tarih anlayışı ile çözümlemeyi denemiştir.
Onun çözümlemelerinde kullandığı temel kavramlar; “asabiyet”, “ümran”, “bedevîlik”, “hadarîlik” tir.
İbn Haldun sosyal çözümlemelerinde basit ve sade hayatı savunmuştur. J. J. Rousseau’nun toplum yaşamının insanın iyi olan doğasını bozduğu düşüncesi gibi İbn Haldun da şehir hayatına karşı bedevî hayatı öne çıkarmıştır.
İbn Haldun devlet yönetimi tezleriyle de dikkati çekmiştir.