Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen taraftan kaynaklanan belgedir. Delil başlangıcı, hukuki işlemlerde tatbik edilen senetle ispat kurallarını ortadan kaldırmak suretiyle, (kendisinin başlı başına bir takdiri delil olarak kabul edilmesine ek olarak) bütün delillerle ispat faaliyetinin yapılacağı bir alan oluşturur. Esasen problemin temeli bu noktada olup, senetle ispatın katı şekilde ele alınmaması gerekliliği de şekilciliğe (probleme) karşı yaklaşımı oluşturur. Bu bakımdan delil başlangıcı vasıtasıyla medeni yargılamanın esas gayesi olan gerçeğe ulaşılacaktır (yaklaşılacaktır). Bu yaklaşım tarzı itibariyle amaç, medeni yargılamanın temel amacı olan gerçeğe ulaşmak maksadıyla delil başlangıcını ele almadır. Bu yaklaşım esas alınarak hazırlanan tezin ilk bölümü, tezin amacını ve çalışmamızın temelinde yatan düşünceyi açıklayacaktır. Tezin ikinci bölümünde, delil başlangıcı, tüm unsurlarıyla birlikte ayrı başlıklar halinde incelenecektir. Tezin üçüncü bölümünde ise, delil başlangıcının bir delil olarak değeri, "hâkimin delilleri değerlendirmesi" ve "hâkimin kanaat sağlaması" kurumları ile birlikte irdelenmeye çalışılacak; buna ek olarak, delil başlangıcının başlı başına bir takdiri delil olarak değerlendirilmesi hususu da ele alınacaktır. Yeni belge unsuruyla birlikte delil başlangıcının uygulama alanının (hukuki işlemlerde işgal edeceği /işlev göreceği alanının) genişleyeceği şüphesizdir. Ayrıca HMK'nın "muhtemel gösterme" unsurunda getirdiği yumuşaklık da buna yardımcı olacaktır. Sonuç olarak; HMK uygulamasında delil başlangıcının getirdiği yenilikler, senetle ispat kurallarını (şekilciliği) büyük ölçüde sınırlandırmakta ve bu durum, olumlu bir yaklaşımın tezahürü olarak karşımıza çıkmaktadır.