Bilindiği gibi âşıklık geleneğinde "karşılaşma", "atışma", "karşıberi" gibi adlar altında icra edilen sistemli deyişmeler; en az iki âşığın (üçlü-dörtlü de olabilir), dinleyici huzurunda veya herhangi bir yerde karşı karşıya gelerek, birbirlerini sazda ve sözde belli kurallar içinde denemeleridir.
Bu atışmalar, âşıklık geleneğinde önemli bir yere sahiptir. Diyebilirim ki atışma terbiyesini almamış, irticalî olmayan âşıklara, âşık gözüyle bile bakılmaz. Bu geleneğin bir zorunluluğudur. İki usta âşık karşılaşınca, töreye göre önce birer divani ile meclisi açarlar. Tekellüm bölümünde muamma, takılmaca, taşlama gibi fasıllar yaparlar. Âşıkların aynı vezin, aynı ayak ve türü kul- lanmaları kanun kadar uyulması gereken bir kuraldır. Âşıklar; karşılıklı olarak birbirinin eksik taraflarını bulması, bir âşığın di- ğerinden sanat olarak üstün olduğunu kabul ettirmek istemesi, atışmanın en önemli amacıdır. Atışmalar iki türlü olur: Ya kar- şındakini yenme (mat etme-bağlama) için yapılır, ya da sohbet havası ile övmece için gerçekleştirilir. Yenme amacı varsa bir atışmada, onun kuralları çok katı ve serttir. Fasıla başlayan âşık bir semai, taşlama ve destan ile başlar. Yumuşak bir karşılaş- ma varsa, güzel bir ayak açılarak dostça karşılıklı deyişme ortaya konur. Gülmeceli olursa ve de yenme-yenilme endişesi ol- mazsa dinleyicileri memnun etme havası ağır basar.
Atışmaların en önemli bir yanı, sanatın güçlü bir şekilde sergilenmesidir. Ayaklar, orijinal ve işlek olmalıdır. Âşıklar atışmalarda sanatını gösterebileceği, "lebdeğmez"i, "dil teprenmez"i iyi bilmelidirler.