Coco Chanel Linda Simon

Chanel denince onun meşhur No. 5 parfümü ve o basit siyah elbisesi ve incilerinin göz kamaştırıcı ışıltısı akla gelir hemen. Gelgelelim Gabrielle “Coco” Chanel’i sadece bir moda tasarımcısı olarak nitelendirmek, onun toplumsal ve kültürel önemini göz ardı etmek olur. Chanel, içinde yaşadığı devirde toplumsal cinsiyete yönelik hâkim beklentilere başkaldıran nevi şahsına münhasır bir müteşebbisti. Erkeklere özgü addedilen kıyafetlerden aldığı ilhamla tasarladığı giysiler, bol jarse süveterler ve sade ama zarif elbiseleriyle kadın siluetini değiştirmiş ve kadın özgürlüğünün savunucusu olarak nam salmıştır. Tatil yeri Deauville’de şapka dükkânı açtığı 1913’ten 1971’de ölünceye dek modadan hep daha fazlasını sunmuştur. Birçok kadının gözünde o imrenilen elbiseleri, aksesuarları ve parfümleri kadar çekici hâle gelen bir miti kendinde cisimleştirmiştir. Yarattığı etki ve etrafında oluşan efsaneyle moda dünyasının sınırlarını fersah fersah aşan bu çığır açıcı kadının hayatı, çarpıcı ayrıntılar, gerilimler ve çelişkileriyle, Linda Simon’ın bu çalışmasında itinayla ele alınıyor.

“Chanel, şöhret olmuş ilk moda tasa­rımcısıydı. Bütün şöhretler gibi onun ünü de kısmen gerçekliğe –sanatçılığı ve hayal gücünün gerçekliğine– kısmen de arzularına dayanıyordu: kendi doymak bilmez pohpohlanma arzusu, hitap ettiği kitleninse kadınların gücü ve cinselliğini yansıtan cesur bir imaja duydukları arzuya. Nesiller boyunca Chanel, kadınların gözünde ihtimal, başarı ve hepsinden önemlisi, meydan okuma­nın vücut bulmuş hâliydi.”