Merdivenlerden çıkarken, “Ne kokusu bu?” diye sordu polislerden biri. Burunları her kokuya
alışıktı; benzin kokusu, yanık kokusu, esrar kokusu, küf kokusu, devriye aracının arka
koltuğuna oturttukları tutuklunun ter kokusu ve elbette ölü kokusu... “Her kokuyu
unutabilirsin ama ölü kokusunu asla.” Emekli memurların teşkilata yeni girenlere
tekrarladıkları bir cümleydi bu. Dairenin kapısını, “Aç, polis!” diye birkaç kez yumruklarken
hâlâ burunlarına gelen keskin kokunun ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı.
Kadınlar neden polisiye izlemeyi sever? Para karşılığı bir insana işkence edilmesini
seyredebileceğiniz “kırmızı odalar”gerçekten var mı? DNA analizleri suçluları saptamada ne
kadar etkili? Bir tutam toprakla cinayet çözmek mümkün mü?
İnsanın kanını donduran seri katil öyküleri Prof. Dr. Sevil Atasoy’un kaleminde hayat buluyor.
Yıllarca çözülemeyen cinayetler, Agatha Christie romanlarından fırlamış katiller, akıl
almayacak yöntemlerle kurbanlarını yakalayıp öldüren caniler, insan eti yemekten zevk alan
canavarlar...
Prof. Dr. Sevil Atasoy, Çin’den Brezilya’ya, ABD’den Avusturya’ya seri katillerin peşinde. Her
birinin dehşete düşüren hikâyesini bizimle paylaşırken adli bilimlerin hayranlık uyandıran
gelişmesini de aktarıyor. Cinayet Kokusu, yine elinizden bırakamayacağınız bir Sevil Atasoy
kitabı.