Teknolojik gelişmelere ve istihdam piyasalarındaki değişimlere bağlı olarak, kadının çalışma yaşamındaki konumu, yirminci yüzyılın son çeyreğinde sorgulanmaya başlanmıştır. Eğitim düzeyinin yükselmesi ve esnek çalışma olanaklarının ortaya çıkması, kadının, daha kolay bir şekilde çalışma hayatına katılmasını sağladığı ve bu durumun aile yapılarının değişmesi ve aile içindeki rollerin tekrar tanımlanması sonuçlarını doğurduğu görülmektedir. İşin ve ailenin eş zamanlı olarak ortaya çıkan talep ve gereksinimlerin kişi üzerinde oluşturduğu baskılar ve kişinin öncelikleri ile ilgili olarak yaşadığı çeşitli çelişkiler, bir diğer ifade ile aile içindeki rolleri ve iş hayatındaki yükümlülükleri arasında yaşanan çatışma, kadının iş başarısı ve kariyer gelişimlerini de olumsuz etkilemiştir. Bu çatışma aynı zamanda erkeğin de çalışma yaşamını ve aile yaşamını etkilemiştir.