Doğuşundan kısa bir süre sonra evrensel bir niteliğe kavuşan İslam toplumunun oluşum yıllarıyla ilgili olarak yapılan çağdaş çalışmalar sayısal olarak çok kabarık olmasına rağmen, ağırlık İslam dünyası dışında kalmakta ve sömürgeci/oryantalist metotlarla gerçekleştirilmiş bulunmaktadır. Bu yolla oluşan hegemonik bilimsel otorite, ne yazık ki maruz kalan dünyanın fertleri tarafından da gerçek olarak savunulmakta, doğru bilgiye ulaşmanın önünde engel oluşturmaktadır.
Kitabın ana konusunu oluşturan Beytü’l-Hikme konusundaki çarpıtma bunun apaçık bir örneğidir.
Burada tarihsel, kültürel ve siyasi anlamda önemli bir kurumun planlı bir biçimde ve büyük bir ustalıkla küçültülmesi söz konusudur. Böylece, devlet yönetimiyle ilgili çok geniş ve sağlam bir yapı, ancak parçalarından bir bölümü olan bir kütüphane mesabesine indirilmiş ve bu şekilde tanıtılmıştır. Gerçi bu kütüphane her zaman için muhteşem bir yapı olarak tasvir edilmiş, tarihteki örneklerinin en parlağı olarak sunulmuştur; ancak ciddi bir araştırma, bu görkemli sunuşun, asıl yapıyı karartmak amacına yönelik olduğunu açıkça gösterir. Nitekim, hem de bir övgü halesi içinde, Beytü’l-Hikme etrafında artık neredeyse aşılmaz bir yanlış imaj, kültür dünyasına tam olarak yerleştirilmiştir. Bu kitap, Beytü’l-Hikme’yi gerçek yönüyle tanıtmakta ve onun etrafında oluşturulan Avrupamerkezci/oryantalist kabuklaşmanın ve şablonlaşmış yanlış anlayışın yıkılmasına çalışmaktadır.